5 Ağustos 2008 Salı

Hristiyan teologlar (Din Bilginleri)Anlatıyor

Hıristiyan Teologlar (Din Bilginleri) Anlatıyor:
"Kilise ve Vatikan Tarih Boyunca Zenginlik ve İktidar İçin; Cinayet, İşkence, Gasp, Sahte Evrak Düzenlemek, Genelev İşletmek, Makam ve Mansıpları Para Karşılığı Dağıtmak, İnsanları Köleleştirmek, Soykırımlara Destek Vermek Dahil "Akıl ve Vicdan Dışı" Her Türlü Şerri İrtikap Etmiştir: Kilisenin içyüzünü görerek kilise ile alakasını kesen birçok hıristiyan vardır. Yukarıda bunlardan bir kısmının düzenlemiş olduğu bir panelde dile getirelen gerçekleri okuduk. Kiliseden ayrılan hıristiyanlar değişik isimler altında örgütlenmeye çalışmakta, yayınlar yoluyla halkı bilinçlendirmek için gayret sarfetmektidir. Yugoslavya'daki savaşa karşı olan üç eski kilise teoloğu (din bilgini) 1999 yılında "İsa'ya Bağlı Hür Hıristiyanlar" adı altında bir araya geldiler. Bu güne kadar değişik meslek gruplarından insanların bu gruba katıldığını söylüyorlar. "
www.freie-christen.com" adresli internet sitesindeki yayınlarında ilk hıristiyanlar gibi Nasıralı İsa'nın nasihatlerine tutunduklarını söylüyorlar. O nasihatlerde bir tane altın kural; "Kendin için ne istiyorsan, başkaları için de onu iste!" kuralının bulunduğunu söylüyorlar. İlk hıristiyanlıkta, kilisenin, papazların, rahiplerin, kilise üyeliğinin bulunmadığını; bugünkü kilisenin öğrettiği hıristiyanlığın Hazret-i İsa'nın öğretisinden, yolundan ayrılmış sapmış bir hıristiyanlık olduğunu söylüyorlar. Bu sitede kilisenin içyüzü hakkında yazılanlardan bazılarının tercümesini aşağıya alıyoruz. Bu papazların, bu kâfir papa gibilerin iç yüzünü anlamak için bu araştırmaları dikkat nazarlarınıza arzediyoruz: "
Kilisenin zenginliğinin kaynağı kanlı paralardır:'Biz gerçekten para hırsıyla yanıyoruz, küplerimizi altınlarla doldurmak istiyoruz ve hiçbir şey bizi doyurmuyor.' (Piskopos Hieronymus) Vatikanın zenginliği nereden geliyor? Altın, Hisse Senetleri, Holdingler, bina, tarla vb. gayr-i menkuller. Zenginliğine zenginlik katan uygulamalar: Kölelik, para karşılığı ünvanlar dağıtmak, para karşılığı günah çıkarma, malını elde etmek istedikleri kişileri kasten öldürmek suretiyle, altınlarını almak istedikleri kızılderililere vahşi işkenceler yaparak, fuhuşhane işleterek, miras gaspları, sahte belge hazırlamak, köylülerin mahsüllerinden aldıkları paylar, haçlı seferlerinden dönmeyenlerin ve engizisyon mahkemelerinde cezalandırılanların mallarını kiliseye aktarmak.... - Kilise baştan beri köleliği destekliyordu hatta kölecilikle uğraşanlara yardım ediyordu. Papanın kendine ait köleleri vardı. Papa Gregor l in kendine ait yüzlerce kölesi vardı. Rahiplerin gayri meşru çocukları ebedi kilisenin kölesi oluyordu. Sağda solda bulunan çocuklar da aynı şekildeydi. Tours'lu Kutsal Martin'in (bugün bir çok kilisede anıtı bulunmaktadır) 20 bin kölesi vardı. Manastırların da köleleri vardı. Binlerce slav ve Sarazenen köle olarak manastırlara dağıtıldı. Kilisenin İsa'nın sevgi öğretisi ile hiçbir alakası yoktur. Eğer bir kişi o devirde bu işler böyleydi derse onlara Kur'an'dan 'Ellerinizin altında bulunanlardan (köle ve câriyelerden) hür olmak için mükâtebe yapmak (bedel vermek) isteyenlerle, eğer kendilerinde bir iyilik görüyorsanız, mükâtebe yapın. (Bedel vermelerini kabul edin). Onlara Allah'ın size verdiği maldan verin.' (Nûr: 33) ayetini göstermek isteriz. Yani hıristiyanlıkta da başka türlü olabilirdi. Kızılderili köle ticaretini başlatan ve kurumsallaştıran Piskopos Rodriguez de Fosca idi. Kolumbus ona birçok kere köle pazarında satılmak üzere kızılderililer göndermişti. Şubat 1495'de bu amaçla gelen 4 geminin her birinde 12 ile 35 yaş arasında 500 kızılderili vardı. Papa V. Nikolaus 18 Haziran 1452 tarihinde köle ticaretini meşrulaştıran mektubunda aynen şöyle söylüyordu: 'İmansızların devletlerini fethedeceğiz, orada oturanları esir alacağız ve ebedî köleliğe mahkum edeceğiz.' Kilise Avrupa'nın en büyük arsa sahibi kurumudur. Örneğin sadece Fulda'daki manastırın 15.000 arsası vardır. (Sahte Senet ve Belge İçin) Vatikan'ın Fiyat Listesi (1990) - Papa'nın kişiye özel dua senedi imzalaması 5.000 DM. - Papa ile beraber bir özel oturumda bulunmak ve video kasedini temin etmek 30.000 DM. - Doktor ünvanı verilmesi 50.000 DM. - Bir tarikat kurmak için izin 120.000 DM. - Baron ünvanı 300.000 DM. - Krallık ve İmparatorluk ünvanı onayı 2.500.000 DM. - Kutsallaştırma ayinleri 100.000 Euro. Sadece Papa ll. Paul'un 464 kutsallaştırma ayini vesilesiyle 116.000.000 Euro para Vatikan kasasına girmişti. Ölülerin arkasından yapılan ayinler dolayısıyla kazanılan zenginlikler: Papa X. Leo: "Fakirlerin parası yok, bu sebeple bu lütfa eriştirmeleri zordur. Ancak yapacak bir şey yok." Bugün 21. yüzyılda bu durum devam etmektedir. Corvins'in araştırmalarına göre bu tür ayinler sayesinde 600 sene içinde Roma'ya 1 milyar Gulden para aktı. Martin Luther her askerine isyankâr bir tarımcıyı öldürmesi halinde cennette bir yer vaad ediyordu. 1500 senesinde Meksika'da 25 milyon yerli vardı. 100 sene sonra sadece 1 milyon yerli kalmıştı. Peru'nun altın hazineleri hakkında şu söylenmektedir: 'Bugünkü değeri 450 milyon Euro'dur.' Köleleri olan bir evsahibi birçok kızılderilerileri canlı canlı yakıyor, asıyor ya da köpeklerine atıyor, kafalarını ellerini ayaklarını kesiyor, dillerini kopartıyordu.
Din değiştirmeyi reddeden bir yerliye ateşte yakılma cezası verilmesi Hemen herkes kendi durumu elverdiği ölçüde kölelere sahipti. Köleleştirilmiş yerli halklar nesilden nesile tükendikçe papazlar ve köle tacirleri zenginleşiyordu. Tarihçi Bartolome de Las Casas milyonlarca kızılderilinin altınlar için vahşice katledildiğini anlatmaktadır. Yukatan guvernörü (valisi) kaçırdığı yüzlerce kızılderili genç kızı şarap, yağ ya da bir et parçası ile değiştirmiştir. Kilise ülkeleri sömürmede imparatorlardan daha hırslı idi. Papa Avrupalıların av ruhsatını (gasp, sömürme ruhsatı) bizzat kendisi takip ediyordu. Bir İnka hükümdarı muhataplarına 'Sizin papa dediğiniz adam delirmiş, kendisine ait olmayan ülkeleri hediye ediyor.' dediğinde, o anda bir rahip 'Hemen saldırın, size günahlarınızdan af olmayı vaad ediyorum.' demişti. Kendisi de bir hıristiyan olan Bartolome bu vahşeti şöyle anlatıyor: 'İspanyollar kan seven vahşi köpekler besliyorlardı. Bu köpekler kızılderilileri boğuyor ve parçalara ayırıyorlardı. Onların beslenmesi için uzun yürüyüşlerce birçok kızılderili demir zincirlere vurulmuş şekilde domuz sürüsü gibi sıra sıra taşınıyordu. Onları kestikten sonra bazı zaman kendi aralarında 'Bugün bana bu hergelenin dörtte birini ver, yarın ben kestiğim zaman sana borcumu öderim.' şeklinde sözler geçiyordu." İspanyollar çocukları annelerinin gözü önünde köpeklerine yediriyorlardı. İspanyolların eline düşme korkusu ile kendisini ve çocuğunu asan bir Amerikan yerlisi. Amerika'ya ilk akınları yapan İspanya o devirde Avrupa'daki en büyük krallıktı. Bütün vahşetlerini ve soykırımlarını Vatikan'ın ve papazların desteği ile yürüttüler. Bir köye ilk defa girdiklerinde her şeyden önce büyük bir kan gölü manzarası oluşurdu. Dolayısı ile orada oturanlar Hıristiyan (haçperest) ismini duyduklarında tir tir titriyorlardı. Bu işgalcilerin yolları asılmış kızılderililerle doluydu. Misyonerlik hiçbir zaman bu işgaliyete şüpheyle bakmadı, bu kanlı ticareti misyonun bir parçası olarak görüyorlardı.Küçük bir azınlık hariç misyonerler, şiddeti teşvik ediyorlardı. Bir vali kızılderili bir erkek çocuğunu annesinin elinden aldı, bıçağıyla kolları ve bacaklarını kesti, köpeklerine attı, köpekleri onları afiyetle yedikten sonra kalan vücudunu da köpeklerin önüne attı. Kızılderililerin mabedleri hızlı bir şekilde kiliseye dönüştürüldü. Sırf Meksika'da 12.000 mabed kiliseye dünüştürülmüştü. Misyonerler kızılderilileri hiçbir karşılık vermeden çalıştırıyorlardı. Bugünkü gösterişli hıristiyan mabedlerinde hala bu gözyaşı ve kan kokusu mevcuttur. Kolumbus devrindeki kızılderilerin 'ı takip eden yıllarda katledildi. 12 sene içinde ve 400 mil yol üzerinde İspanyollar 4 milyon insanı ya kılıçtan geçirdiler ya da diri diri yaktılar. Ve bu kanlı altınlar kiliseyi bugünkü ölçüsüz zenginliğe ulaştırdı. Ve bugüne kadar bu altınlar geri verilmedi. Papa Innozenz lll. Haçlı Seferi'ne çıkacaklara günahlardan affedilmeleri için iki senelik duasını hasredeceğini vaad etti. Böylece toplanan 200.000 kişilik ordu Fransa'nın Bèziers kentinde kadın çocuk ayırt etmeden 20.000 kişiyi katletti. Hatta kiliseye kaçan kadın ve çocuklar bile katledildi. Daha sonra şehri yaktılar. Haçlı seferlerine asker toplamak için kilise büyük aflar vaad etti. Gökte yer almak için onbinlerce kişi öldürüldü. Hangi tanrı böyle eli kana bulanmış kişileri çevresinde bulundurmak ister. Amerika fethedildiği zaman altınlar için birçok insan öldürüldü. Bu altınlar bugün hâlâ Roma katolik kilisesinde mevcuttur. Papa Alexander Vl. Güney Amerika'dan gelen ilk kanlı altınlarla Roma'daki Santa Maria Maggiore kilisenin çatısını yaptırdı ve kendi ailesinin resmini oraya koydurttu. Bu kanlı altınların büyük kısmı kiliselerin hazinelerine gitti. En açık misal Kardinal Cisneros'un altından yaptırdığı 3 metrelik anıttır.
Engizisyon ve cadı yakılmasından kazanılan zenginlik:Engizisyon 'hak dini' istismar eden soygun ve linç düzeni idi. Kilise hükümdarları her zaman kanlı paraları aldılar, o kadar ki, çok aşırı meblağlar sözkonusudur. 1487'de başa gelen papanın 'cadı tokmağı' isimli yasası 10.000'lerce kadının Avrupa'da işkencelerle katledilmesine sebep oldu. Onbinlerce kadın cadı oldukları gerekçesiyle işkencelerle, yakılarak öldürüldü. Suçlu zındıkların bütün mallarına kilise el koyuyor, yakınları çoğu zaman açlıktan ölüyordu. Engizisyon'un gerçek yüzünü papa Innozenz III.'ün emirleri gösteriyor. O 'zındıkların' ve onların evlatlarının mallarını ellerinden alınmasını emretti. Kanlı paraların daha da hızlı akması ve 'suçlarını' itiraf etmeleri için mağdurları daha ağır işkencelere maruz bırakıyorlardı. 1317 senesinde papa Johannes XXII. bu kanlı paralarla 6 yeni piskoposluk satın aldı. 1163 yılında Papa Alexander III. Tours'deki konsilde imparatorlara farklı dine ait olanları zindana atmalarını ve mallarını gasp etmelerini emretti. Eğer bir şüpheli zındıklıktan dolayı suçlandı ise o zaman mahkemesi olmadan önce bütün malları gasp ediliyordu. Burada da engizisyon'un gayesi rahatça anlaşılıyor. Bir kişi engizisyon mahkemesinden suçlu olarak çıktığı zaman hemen memurlar evini basar ve bütün malını sayardı. Ailesini hiçbir şey vermeden evden atarlardı. Çoğu zaman onlar aç ölürlerdi. Çünkü insanlar engizisyoncuların nezdinde şüpheli duruma düşmek korkusundan yardım etmekten çekinirlerdi. Vatikan devletinde öldürülen diğer din mensuplarının bütün varlığı Vatikan'a kalırdı. 14. yüzyıla kadar suçlu ilan edilenlerin mallarını İtalyan'ın diğer yerlerindeki siyasî otorite ile paylaşan Vatikan bu tarihten sonra bu tür hırsızlama malların 0'ünü almaya başladı. Çoğu zaman kilise ve devlet bu gasp mallarını paylaşmak için onlarca yıl birbiriyle çekişti. Engizisyon heyetlerine katılan bütün yetkililer çok iyi bir şekilde kazanmamış olsaydı, engizisyon çok uzun ömürlü olmazdı. Çünkü birçok insan ve imparatorlar içten içe papanın şeytanî bir şey emrettiğini hissediyorlardı. Tabii ki zengin zındıklar tercih ediliyordu. Bazı durumlarda zenginler çok büyük paralar karşılığında biraz zaman kazanabiliyorlardı. Zaman bittiğinde yine âkıbetten kurtulamıyorlardı. Ne zaman ki bu tür zenginler tükenme noktasına geldi, engizisyon yoluyla yapılan hırsızlamalar sona erdi. Ölüler dahi zındıklıkla suçlanabiliyordu. Böylece mirasına el koyabiliyorlardı. Böylece sevilmeyen insanları mahvedebilme yolu açılmıştı. Zira sevmedikleri insanların anne-babalarını zındıklıkla suçlayıp mallarını ellerinden alabiliyorlardı. Kilise zaman aşımını 100 yıl olarak kabul ediyordu. Böylece bir çok aileleri anlatılamayacak derecede sefalete sürüklüyorlardı. Hayatta olanlarda zaman aşımı söz konusu değildi. Henüz gençken yapılan bir eleştiri çok ileri yaşlarda insanların suçlanmasına sebep olabiliyordu. Çok abes ve vahşi olan bir durum ise şuydu: Her işkence faaliyetinin masrafları ve işkence yapan kişilerin yevmiyesi mağdur veya yakınları tarafından ödenmek zorundaydı. İşkenceler için fiyat listesi vardı. Hayatta olan bir kişiyi dörde bölmek 15 kr. Bir ateş yığını hazırlamak ve yanan külün suya atılması 30 kr. Bir cadıyı canlı yakmak 14 kr. Bir kişiyi kılıçla öldürmek 10 kr. Bir insanın kafasını vurmak 18 kr. Mengene işkencesi 8 kr. Kırbaçlamak, kırbaç başı 1 kr. Mengeneye kişiyi bağlamak, ağırlık asmak, ayak kelepçelerini bağlamak 30 kr. Sürgün 1 kr. Bu şekilde gasbedilen paralar direkt ya da dolaylı olarak kilisenin kasasına gidiyordu. Bir örnek; Mainz'de cadı engizisyonundan gelen paralar Mainz Başpiskoposu'nun sarayına giderdi. Aschaffenburg'daki Johannisberg şatosu bu şekilde temin edilen kanlı paralarla yapıldı. Unutmayın ki, bu kanlı para faizin faizi yoluyla milyarlara ulaşmıştır ve bugünkü kilise sermayesinin bir parçasıdır.
Sahte Belgelere Dayanan Zenginlik:Kiliseye ait malların çoğalması için rahipler ve diğer kilise adamları yalan yanlış sahte belgeler hazırlıyorlardı. Eğer bir rahip ya da piskopos kendi arsasını büyütmek istiyorsa, eski tarihli bir sahte belge düzenleyip arşive koyuyor. Sonra onu çıkartıp bu arsayı sahipleniyordu. Okuma yazma bilmeyen cahil çiftçinin bu duruma karşı yapacak bir şeyi yoktu. Bu sahtekârlık bir sanat haline gelmişti. Bu sanatı meslek edinen rahipler manastırdan manastıra yolculuk yaparak değişik beldelerde sanatını icra etmekteydi. Ölüm yatağındaki rahip Gueron Fransa'yı manastırdan manastıra sahte belgeler hazırlamak için gezdiğini itiraf etmişti. Güney Almanya'da Bodensee gölünde Reichenau manastırı bir suç olan bu işi yapmaktaydı. Papa ll. Stephan sahtecilik suçunun en büyüğünü icra etmişti. Buna göre İmparator Konstantin bütün hıristiyan Batı ülkelerini Papa'ya hediye etmişti. Bu iddianın sahte olduğunu birçok kimse dile getirdi. Ancak bu ifşaatlarını hayatlarıyla ödediler. Heidelberg'li Johannes Dränsdorf 1425 senesinde bu yüzden katledildi. Bu iddianın doğru olmadığına dair şüphelerin yayılması üzerine 1440 senesinde Papa'nın sekreteri Humanist Laurentius Valla İmparator Konstantin adına yüzyıllar sonra bir belge düzenledi. Deschner'in aktardığına göre Vatikan tarihçileri bu sahteciliği ancak 19. yüzyılda itiraf ettiler. Avrupa'da birçok ülkede hâlâ kilise en büyük gayr-i menkul sahibidir. Bu gayr-i menkullerin kaç tanesi dürüst bir şekilde alındı? Kaç tanesi çalındı, kaç tanesi gasbedildi?
Mirasa Konma Yoluyla Zenginlik:Eski çağdan beri kiliselerin gayr-i menkullerinin artmasının ana sebebi verasetlerdi. 4. yüzyılda bile Papa Damasus'un sinsice mirasa konma faaliyetleri o dereceye varmıştı ki İmparator duruma el koymak zorunda kaldı. Zındıklıkla itham edilme korkusu sebebiyle her gayr-i menkul sahibi malının bir kısmını kiliseye bağışlıyordu. Çünkü öldükten sonra bile zındıklıkla itham edildiği takdirde ailesinin bütün mallarına el konabilirdi. Zındıklıkla itham edilen kişi kutsal kabul edilen toprağa girmekten bile mahrum kalabiliyordu. Yani cesedi gömülmüyordu. Bu dini ve pisikolojik baskı sebebiyle kilisenin malları genişledikçe genişliyordu. 1170 yılında Papa Alexander lll. ün verdiği hükme göre bir papazın önünde yapılmayan vasiyetname geçersiz kabul ediliyordu. Bu hükme dikkat etmeyen noterlere afaroz cezası verilirdi. Bir vasiyet belgesinin mahkeme nezdinde geçerli kabul edilmesi için mutlaka kilise onayı gerekliydi. Kiliseye vasiyet yoluyla mülk bırakmak kişinin cehennem azabının kısalması için en güvenilir yöntem kabul ediliyordu. İnsanların ebedi cehennemde kalma korkusu kiliselere bol bol kazanç sağlıyordu. Bugün de bu böyledir. 5. yüzyılda kilise papazı Salvian şöyle vaaz ediyordu: 'Her kim malını kilise yerine çocuklarına bırakırsa tanrının buyruğuna aykırı hareket etmiş olur.'
Yüzde 10 Zenginliği:Ortaçağ'da bütün tarla sahipleri mahsüllerinin ve gelirlerinin 'unu kiliseye vermek zorundaydı. Her kim bu borcunu düzgün ödemezse papaz tarafından lanetlenme ve afaroz edilme tehlikesini davet etmiş oluyordu. Papa Plus V. kendi memurlarına şu talimatı vermişti: 'Ceza parasını ödemeyen kişi ilk seferinde elleri beline bağlanarak bir gün boyunca kilise kapısında ayakta duracaktı. İkinci sefer ödemezse yolda kırbaçlanarak götürülecekti. Üçüncüsünde ise dili deliniyor, kürek çekme cezasına çarptırılıyordu. Stedinger bölgesinin çiftçileri bu payı vermedikleri takdirde kiliseye bağlı derebeyleri ile birlikte gidip, borcunu ödemeyen çiftçiyi öldürüyor, mallarını gasbediyorlardı. Ödememekte direnen çiftçiler için engizisyon faaliyete geçiriliyordu.
Makam-Mansıp Satışı Zenginliği:İsa makamlar mevkiler tanımıyordu. Fakat katolik kilisesi bunu farklı görüyor. Papa Innozenz lll. vazifeye geldikten hemen sonra 52 tane yeni sekreter makamı kurdu. Bunları 79.000 altın karşılığında sattı. Papalar makamları yeniden satabilmek için önceki papanın satışını kabul etmiyordu. Papa Leo X. 39 yeni kardinal makamı kurdu. Bunları 511.000 duka altına sattı. Bir kardinal şapkası o zaman 10.000 ile 30.000 altındı. Hatta papalık makamı da satılıktı. En çok altını veren papa oluyordu. 1492 yılında Papa Innozenz Vlll. ölünce Kardinal della Rovere büyük favori gözüküyordu. Ceneviz devleti 1.000.000 altın, Fransa kralı 200.000 altın onun emrine vermişti. Onun rakibi Rodrigo Borgio dört papadan beri bu kutsal makamın yardımcısı idi. Kendisinin teklif ettiği rüşvet paraları nefes kesici idi. O piskoposlukları, villaları, hatta komple şehirleri bir kardinalin oyunu alabilmek için hediye etti. Borgio Ağustos 1492 senesinde papa seçimi için yapılan 5 günlük kardinaller toplantısında hediyeler yanında makamlar için sözler verdi. Rüşvet teklif etmekten çekinmedi. Hepsi seçimi kazanabilmek içindi. Bazı kardinaller saraylar, şatolar, araziler ya da paralar istiyordu. - Kardinal Orsini oyunu Monticelli ve Sariani şatoları karşığında sattı. - Kardinal Ascanio Sforza 4 merkep dolusu gümüş ve kilisenin papazlık makamı karşılığında sattı. - Kardinal Colonna zengin St. Benedikt manastırını ve ona ait bütün hakları kendine ve ailesine ebedi olarak istedi. - Kardinal St. Angelo Porto piskoposluğunu, oradaki şatoyu ve bir kiler dolusu şarap istedi. - Kardinal Savelli İtalya'nın Civita Castellana şehrini aldı. - Rodrigo'nun kazanmak için bir oyu eksikti. Sonucu belirleyen oy Venedikli bir rahibe aitti. O sadece 5.000 krone ve Rodrigo'nun 12 yaşındaki kızı Lucrezia'yı bir geceliğine istedi. Sonuç belli oldu ve cebindeki 22 kardinal oyuyla Rodrigo Borgia'ya Papa Alexander Vl. ünvanıyla papalık makamı verildi.
Cinayet İle Zenginlik:Tarihçi Thomas Tomasi şöyle yazmıştı: 'Papa'nın ikâmetindeki güncel ve her gün olan cinayet ve tecavüzleri saymak mümkün değildi.' Bir insanın ömrü o kadar uzun değildir ki, bütün öldürülen, zehirlenen, Tiber nehrine atılan kişilerin ismini kaydedebilsin. Cinayet Papa Alexander Vl. nın iyi bir ek gelir kaynağı idi. Makam satışı o kadar iyi bir gelir kaynağı idi ki Papa Alexander Vl. kardinalleri bir müddet geçince zehirletiyordu. Boş kalan makamı sattığı gibi ölen kardinallerin mal varlıklarını da kendi üzerine alıyordu. Robert Hutchison'un 'Die Helige Mafia des Papstes', 'Papanın Kutsal Mafyası' isimli kitabında; açıklanamayan bir çok ölüm hadisesini dile getiriyor. Bunların hepsi Vatikan ya da Vatikan'a yakın bir teşkilatla ticari ya da kişisel ilişki içinde idi. İddialarını şu ölüm hadiselerine dayandırmıştı: 1975: Fransız senatör Prens Jean de Broglie, 1977: Charles Bouchard, Leclerc-Bank'ın Cenevre Genel Müdürü, 1978: Papaz Giuliano Ferrari, 1978: Ortodoks Papazı Nikodim, 1978: Papa Johannes Paul I., 1978: Az zaman sonra Kardinal devlet sekreteri Villot, 1979: Kardinal Vagnozzi, Vatikan Ticaret Bakanı, 1981: Francesco Cosentino, P2-Lojası, ........ 1994: Salvador başpiskoposu Rivera Damas, 1998: Vatikanbank'ın Napoli müdürü Aldo Palumbo ... Vatikan'da çalışan ve isim vermek istemeyen, kendilerini 'Gerçeğin Havarileri (Yardımcıları)' diye niteleyen grup Vatikan'ın politik, ekonomik, lojistik bu muazzam gücünü kendi aralarında paylaştırmak isteyen masonlar ile uluslararası çalışan bir grup arasında ağır bir çekişme yaşandığını söylüyorlar. Papa sadece bir etiket olarak vazife görüyor. Bunların iddiasına göre Papa Paul l. Vatikan içindeki karanlık finansal ilişkileri, şaşalı yaşantıyı ve rüşveti kaldırmak istiyordu. Ancak ömrü çok kısa oldu. (Sadece 33 gün.) Cenazesi görülmesini engellemek istercesine hemen tahnit edildi.
Ek Gelirler:Papa Alexander Vl. rüşvetle katilleri serbest bırakıyordu. Şöyle söylüyordu: 'Tanrı suçlunun ölmesini değil, ödemesini ve yaşamasını istiyor.' Günde ortalama 14 cinayet yaşanan Roma'da bu iyi gelir getiren bir yöntemdi. Aynı papa bir asilzadeye kendi kız kardeşiyle fücur yapmasına izin veriyordu. Bunun bedeli 24.000 altındı. Valensia Kardinali Peter Mendoza ilişkiye girdiği çocuğu kendi çocuğu gibi gösterebilmek için Papa'dan ruhsat almıştı.
Fuhuş Zenginliği:Papa Sixtus lV. (1471-1484) Türklere karşı savaşı finanse edebilmek için Roma'da seçkin erkek ve kadınlara hitap eden bir genelev yaptırmıştı. Senelik geliri 26.000 düka altındı. Papa Klemens Vl. zamanında (1342-1352) fahişeler o kadar çoktu ki, Papa onlardan vergi almaya başladı. Tarihçi Joseph McCabe araştırmaları esnasında bir papazın dul bir doktor hanımından genelev satın aldığını ve bu belgeye 'Tanrımız İsa'nın adıyla' diye başlandığını naklediyor. Almanya'da Strassburg'un piskoposu bir genelev idare ediyordu. Aynı şehirdeki manastırda fahişeler iş yapıyordu. Würzburg Katedrali'nin baş papazı (dekanı) kanuni olarak bölgesindeki köylerin her birinden her sene bir at, yiyecek ve bir de genç kız alma hakkına sahipti. Papa Julius ll. 2 Temmuz 1510 yılında verdiği resmi bir belgede bir genelevin kuruluşu ve işletilmesi için yetki vermişti. Onu takip eden papalar Leo X. ve Klemens Vll. aynı şekilde haklar tanıyorlardı. Ancak bir şartları vardı. Genelevlerde çalışan kadınlar öldükleri takdirde mallarının dörtte biri St. Marie Madeleine rahibelerine verilecekti.

Hiç yorum yok: